top of page

KUNDURAMIN ÇİVİSİ

 

 Komşumuz ,aynı zamanda da köy muhtarı olan Zülfikar Amcanın bizimle yaşıt oğlu Esveri'ye ,babası bir kundura almıştı. O zamanlar öyle her kesin ayağında kundura, mümkün değildi.

Hepimiz Esveri'yi kıskanıyorduk, ama belli etmiyorduk.

Her kes Esveri'yle oynamak ister, onun yanına oturmak ister, sırf ayaklarına bakmak için ,onunla yürümek isterdik.

Bizim ayaklarımız yoktu sanki. Zaten hepsinde naylon, veya kara kara lastikler vardı. Ama Esveri'nin öyle mi ki.

Esverinin ayaklarıyla yürüyorduk adeta. O ayakları taşa değmesin, ayaklarına diken batmasın, kirlenmesin diye onun yerine biz dikkat ederdik. Bazen, keşke Zülfikar amca benim de babam olsaydı diye isterdim.

Bir gün babamın Ergani'ye gideceğini öğrendim. Sardı beni bir heyecan. Sabah erkenden gideceğini biliyordum. O gece hiç uyumadım. Sabah babam yola çıkarken, bana ne getirmesini istediğimi söyledim. Gülümsedi. İçimde kelebekler uçuştu. Gülümsemiş olması bile bir umuttu. Demek ki olabilirdi. Akşama kadar, babamın geleceği yoldan gözlerimi ayıramadım.

Babam gelmişti ama, kunduram yoktu .

Siparişi vermişti. Derisi ve çivileri için ayakkabıcıya para bile vermişti. Öyle dedi babam. 

Biran önce babamın tekrar şehre gitmesi için gizliden Allaha dua ediyordum.

Üç ay sonra babam şehre gitti. Yine dönüşünü dört gözle bekledim. Babamı o kadar özlediğimi hatırlamıyorum. Biran önce akşam olsun da babam gelsin istiyorum. Uzaktan yola bakıyorum. Babam çıkageldi.

Elindeki torbaya bakıyorum. Bir şeyler çıkarıyor ama ben kunduramın çıkmasını bekliyorum. Kundura çıkmıyor torbadan. Çivilerini suya koymuşlar yumuşasın diye. Bir sonraki gidişimde hazır olacakmış. Öyle dedi babam

Yine bir umut. Dua ediyorum yine Allaha gizli gizli, babamın bir an önce şehre gitmesi için.

Aylar geçiyor, çiviler yumuşamıyor. Çiviler yumuşuyor ama, bu sefer de domuz derisi yumuşamıyor bir türlü. Bu nasıl çivi, bu nasıl deri. Çok aylar geçiyor ve bir türlü yumuşamıyorlar.

Ve ben hala yumuşamalarını bekliyordum.

Hiç yumuşamadılar.

 

bottom of page