top of page

ŞEYTAN BUNUN NERESİNDE?

Bağlama çalmaya nasıl, ne zaman başladığımı soruyorlar bazen.

Şöyle ki;

Yine ortaokul 2. sınıf, sene 1978.Ayakkabı boyacılığını bırakıp, Avukat yanında çalışmaya başladım. Temizlik, getir götür, o yokken telefonlara bak,not al, çay kahve iste, öyle işler. Aybaşı geldiğinde de alıyorum maaşımı. Boyacılıktan iyi. Hem dersimi de çalışabiliyorum.

Hayrettin abi vardı, amcamın oğlu. Askerden gelmiş. Hoş gelmiş. Oturmaya gittik bir gün amcalarıma. Büyükler sohbete başladı, aHaayrettin abimin odasına geçtik. Aldı duvardan sazı ,başladı çalmaya. O kadar güzel çalıyor ki, o zamanlar Abdullah Papur'lar, Mahsuni şerif'ler,Ruhi su'lar... Ama Hayrettin abinin kadar etkilememiş beni hiç biri.

-Abi bana da öğret .diyorum.

-Sazın olmadan öğrenemezsin. diyor.

-E alalım. diyorum.

-Paran var mı? diyor.

-Çalışıyorum ben Avukatın bürosunda.Diyorum.

-Çok güzel.Diyor Hayrettin abim.

Öbür gün Cumartesi.Yoğurtçular çarşısındaki bakkaliyelerine gidiyorum uyanır uyanmaz

-Geldin mi ?.Diyor Hayrettin abim.

-Geldim .Diyorum büyük bir  sevinçle.

Gel benimle.Diyor,

Faysal abiye bakkaliyeyi bırakarak çıkıyoruz.

Adımlarına yetişrmiyorum. Asker gibi yürüyor sanki. Güçlü ve kararlı.

Melikahmet caddesinde, Japon pasajını geçtikten sonra, bizim Melikahmet Ortaokuluna yakın bir yerde, bir berber dükkanı. 

Duvarda çeşit çeşit müzik aletleri. Kapıya yakın ,tavana asılmış bir saz.  daha uzun başka bir saz,Ud, cümbüş, o zaman tanımadığım bir kaç alet daha.Berber dükkanında bu kadarçeşit çeşit sazın ne işi var diye düşündüm bir an. 

Hayrettin abim uzun olan sazı duvardan indirdi.

-Bunu aldım Muharrem.Dedi.

-Tamamdır .Dedi Berber Muharrem abi, elindeki makası bırakmadan, koltuktaki adamın tıraşına devam ederek.

Aldık sazı, döndük dükkana. 

-Sazı şöyle tutacaksın dizinde.Şöyle vuracaksın tellere.Bak bu burgu, Bu üst eşik, bu alt eşik, bunlar teller, bu da mızrap. Sana akordunu yapayım,sadece bir kaç gün tellere vur.Her gün gel öğretirim. Dedi.

Aybaşı geldi. Aldığım gibi maaşımı ,olduğu gibi Hayrettin Abiye verdim. Saz benim artık.

Evde her gün okula gitmeden, biraz tın tın, okuldan gelince tın tın, Avukat bürosundan gelince tın tın, gece tın tın.

Hafta sonları Harettin Abiye gidiyorum kursa. 

Ev halkı bıkmış.Annem söylenip duruyor. Abim evdeyken çaldırmıyor, yengem odasına kaçıyor. Babam yok o aralar evde. Başka köylerde imamlık yapıyor. Haberi yok sazdan filan.

Artık yavaş yavaş duyduğum melodileri yarım yamalak çıkarabiliyorum. 

Derken bir gün yine okuldan dönünce, sazı bulamıyorum. Yengem görmedim diyor. Annem kafamı şişirdin sakladım diyor, beni işe gönderiyor o gün. Akşam gelince, yine saza bakınca, bir terslik olduğunu anlıyorum. tek katlı olan evin damı kömürlük olarak kullanılıyordu. Neden se dama çıkasım geldi. Yengem engel oldukça huylanıyorum. Kömürlüğe girdiğimde, o güzelim sazımın kırık teknesini, boynu bükük sapını, kopmuş telleri öylece duruyordu karşımda, kömür ve odun parçaları arasında...

Yengem dedi sonra. Babam eve gelince, komşumuz Hacı Selimin dolduruşuna gelmiş meğer babam."Sen nasıl din adamısın da, oğlun şeytan sazını çalar. Sen nasıl imamasın da, oğlun çalgıcılık yapar, sen nasıl imamsın da, falan da ,filan da. Babam da o sinirle almış sazı, yere çalmış. 

Hayatımın ilk ayrılığını yaşamışım sanırım. Soluğu Hayrettin Abide aldım. Anlattım durumu, ben artık o eve gitmeyeceğim dedim.Akşama kadar dükkanda alıkoydu yanında. Akşam evlerine gittik Hacı Halim amcamın. Anlattım amcama durumu. 

-Sen meraklanma yeğenim, yenisini alırız, babanı da ikna ederiz. Sıkma canını, üzülme .Dedi.

Rahatladım.O gece amcamlarda, Hayrettin abilerle kaldım.Bol bol saz çalıp söyledik. 

Sabahtan Amcamla beraber çıktık evden. Hayrettin abiyi de aldı yanımıza, saz alamaya gidiyoruz.Yolda Hasan amcama rastladık.Babamın amcasının oğlu o da.Hal hatır soruldu. Benim saz durumu konuşuldu ayaküstü. Sonra Hasan Amcam,Hacı Halim amcamı kenara çekip bir şeyler söyledi  sessizce. Hasan amcam ayrıldı sonra. Halim amcamla sazcıya değil, tekrar dükkana döndük.Olmadı bir daha sazım, günlerce, haftalarca, aylarca,yıllarca...

Alırsan yine kırar Salih amca demiş Hasan amcam Halim amcaya. Almadılar saz filan. Yıllarca sazım olmadı  benim. Hep başkalarının sazıyla idare ettim.

 

Yıllar sonra, öğretmen oldum, sene 1995 yılı, Mardin'deyim. Sazımı almışım. Çalıyorum gayet güzel.

Bir gün, Babam,annem,ablam, abim,yengem gelmişler Diyarbakırdan misafir.

Oturuyoruz. Sohbetler ediliyor, çaylar içiliyor, torunlar seviliyor filan. Derken, babam uzun uzun bakıyor duvardaki saza.

-Çalıyormusun? Dedi.

-Çalıyorum Baba. Dedim.

-Çalsana biraz .Dedi.

-Çalayım biraz.Dedim.

"Kışlalar doldu bu gün.

Doldu Boşaldı bu gün.

Gel kardaş görüşelim.

Ayrılık oldu bu gün.

Zalım elinden, vah vah yar yar"... 

Gözlerinden akan bir kaç damla gözyaşı, sakallarının arasından kayıp gitti.

İlk kez ağladığını görüyorum babamın.

-Şeytan bunun neresinde oğlum? dedi kafasını sallayarak.

-"Aşık Dertli"  de sormuş bunu baba, Dedim. Ama görememiş hiç bir yerinde. 

Şeytan bunun neresinde...

.

bottom of page