top of page

    SORMADIN Kİ...

     Bir okuldan başka bir okula atanmamla beraber, yönetici arkadaşlar bana 1. sınıfı uygun gördüler.

İtiraz edemedim. Sonuçta hepsi çocuktu, ve bu benim görevimdi.

Kaçıncı sınıf olursa olsun, dersine girer, gereğini yapar, ve sana emanet edilen çocuklar için elinden geleni yaparsın.

Hem 1. sınıftan alıp mezun etmek daha güzel olmalıydı.

Sınıf Listesinde Yaşça, ve fiziksel olarak ta biraz büyük bir çocuğum vardı.

İdareden öğrendim ki, çocuğum sınıf tekrarıymış.

Bir önceki seneden öğretmen arkadaşım , okuma -yazmaya geçmediğinden, ve gerekli başarıyı sağlayamadığı için, aileyle de görüşüp, anlaşıp sınıf tekrarına karar vermişler.

Hep beraber yeni eğitim öğretim yılımıza başladık.

Diğer çocuklarımla ne yapıyorsam, Davut'u da ayırt etmeden, derse katılmasını sağlamaya çalışıyorum. Ama Davut'ta bir tutukluk olduğunu, özgüven eksikliğini, kim bilir belki de sınıf tekrarının verdiği küskünlük, kırgınlık vardı. Bu yüzden, ne bana  ne de sınıftaki arkadaşlarına beklenen yakınlığı göstermiyordu. 

Ama hiç bir şekilde, sınıfta herhangi bir huzursuzluk yaratmaz, saygısızlık yapmaz, hatta hatta gerektiğinde arkadaşlarına yardımcı bile olmaktaydı.

 Harfleri işlemeye başladık.

Yazılar yazılıyor, Davut 'da yazıyor. Okunacak, okumaya çalışıyor. Matematik, Hayat bilgisi, Türkçe, diğer dersler, her zaman katılım sağlardı.

Birinci dönemin sonlarına doğru, çocuklarımın çoğu , yazmaya ve okumaya geçtiler. Davut'tan bir türlü beklediğim gelişmeyi göremiyordum.

Yapmak istemediğinde zorlamıyor, kendi isteğine bırakıyordum. Diğer çocuklardan asla  soyutlamıyordum. 

Sene sonunda tüm çocuklarım okumaya yazmaya geçtiler.  Tahtada söylediklerimi yazmaya ve okumaya başladılar. Ama Davut okumuyor, ve söylenenleri yazmıyordu. Ama bakarak yazılması gereken metin varsa yazardı.

Karne zamanı geldiğinde tüm çocukların karnelerini "Peki iyi " ile donattım. Davut'un karnesini de tümüyle "Pekiyi"  ile doldurdum.

Karne günü Herkes karnesini almak için birbiriyle yarışırken, Davut arka sıralarda, sırasının gelmemesini bekliyor olmalıydı.

 Ben de acele etmeden, tüm diğer çocukların karnesini dağıtıp, anne babaların ve çocukların gitmelerini bekledim. Sınıfta sadece ben ve Davut kalmıştık.

-Karneni merak etmiyor musun ? dedim.

Omuzunu hafif silkeledi. Ama merak ediyor olmalıydı ki, beklemişti.

-Almak ister misin karneni  ?dedim. 

Hayır anlamında kafasını salladı .

Yanıma alıp, karnesini tutmasını istedim. Karneye baktı,

- Okuyamıyorum ki . dedi.

-Hepsi pekiyi .dedim. Afferin sana Davut .dedim.

Önce kafasını kaldırıp bana baktı, sonra karneye baktı.

Sonra kaşlarını çatarak"

-gerçekten mi öğretmenim ".dedi.

-Gerçekten . Sana hiç yalan söyler miyim .dedim.

Karneyi alıp okuyormuş gibi inceledi. Sonra.

-Sınıfta kalmadım mı yani. dedi.

-Neden kalacakmışsın ki .dedim. Hepsi pekiyi. Sınıfını  geçtin. Seneye 2. sınıfta yine bizimle olacaksın .dedim.

inanmamakla beraber, karnesini alıp  sessizce çıktı.

Eylülde tekrar okullar açılınca, Davut bütün çocuklardan önce okuldaydı. Daha bir boy atmış, daha bir başı dik, daha bir mağrurdu sanki. Göz göze geldik, hafif gülümsüyordu.

2. sınıfı da beraber bitirdik, ama Davut hala okuyamıyor, söyleneni yazamıyor, sadece bakarak yazabiliyordu.

Bir metni çocuklara sırayla okuttuktan sonra, Davut'a da okutuyordum. Arkadaşları okurken, ilk satırı ezberler, o da okurmuş gibi ezberlediği satırı okur, sonra beklerdi. Ona da aferin der, arkadaşlarına alkışlattırırdım. 

Matematik dersinde tahtaya en son kaldırır, problemi elinden tutarak beraber çözer, yine arkadaşlarına alkışlattırırdım. Bir şeyi yanlış bile yapsa, sınıfça alkışlardık. Artık arkadaşları da onu motive etmek için farkında olmadan çabalıyorlardı.

2. sınıfı da böylelikle bitirdik.

3. Sınıfta da değişen bir şey yoktu.

Davut karnesindeki "Pekiyi"lerle ,arkadaşlarından ayrılmadan 4. sınıfa kadar gelmişti.

Her şey rutin devam ediyordu Davut için.

4.Sınıfın  sonlarına doğru, bir gün yine Türkçe dersinde bir metin okunuyordu. Sıra  Davut'a gelmiş, hepimiz her zamanki gibi , ezberlediği bir- iki satırı okuyup duracağını sanıyorduk.

Davut okudukça okuyordu. Arkadaşları şaşkınlıkla birbirlerine bakıyordu. Sonra çocuklardan biri,

-Öğretmenim Davut okuyor. dedi hayretle.

-Tabi ki okuyor kızım dedim, gayet normal bir şekilde.

-Öğretmenim gerçekten okuyor. dedi çocuklar.

Hepimiz şaşırdık.

Sırasının başına geçerek oku bakalım Davut dedim.

Davut gayet güzel okuyordu.

Başka bir sayfayı açtım, okuyordu.

Başka bir sayfayı, onu da okuyor.

Hem seviniyoruz, hem şaşkınız.

-Sen ne zamandan beri okuyabiliyorsun oğlum . dedim.

-Geçen seneden beri öğretmenim .dedi.

- Neden söylemedin güzel oğlum okuyabildiğini. dedim.

- Sormadın ki öğretmenim. dedi. 

Utandım, gururlandım, sevindim.

Alnından öptüm. 

Bütün sınıf alkışlarla, "Davut.Davut " diye tempo tutmaya başladı.

Davut gayet mutlu, biraz mahcup, ama gururla gülümsüyordu...

bottom of page