top of page

     EŞARP

  

        Pek babasından söz etmezdi arkadaşı Medeni. Ne zaman söz açılsa, yüzü değişir, dudakları titrer, gözleri dolardı. Sadece asker olduğunu, ve birkaç yıl önce ölmüş olduğunu söylerdi. 

 Bu şehirden değillerdi. Denizi olan batı şehirlerden birinden gelmişlerdi buraya. Amcası üniversite matbaasında çalışıyordu bildiği kadarıyla. Lisede bir ablasının olduğunu biliyordu Medeni'nin, bir de annesi.                                       
Bir cuma günü okul çıkışı, 

-Yarın bize gelsene .Dedi Medeni.  

-Ne yapacağız ki evde? 

-Bize gel, oradan kütüphaneye gideriz Sosyal Bilgiler ödevi için. Sonra da amcama uğrarız belki. Dedi. 

      Tarif ettiği adres kolaydı aslında. ZGL' nin batı sokağından üç apartman ilerle. Sağda Çiçek Apartımanı ,3.kat. Hepsi bu. 

Daha apartmanın girişindeyken, içerden yayılan nefis yemek kokularını hissedebiliyordu . Sağdaki otomata bastı, ışıklar yandı. Merdivenin tarabzanlarına tutunarak ağır ağır çıktı. 1. Kata çıkmadan daha, otomat söndü. İki adım daha atarak otomata bastı. Solgun bir ışık yandı yine. Basamakları ikişer ikişer çıkarak, ışıklar sönmeden ikinci kata vardı. Yine otomata basarak, sönmeden daha ışık 3. Kata yine basamakları ikişer üçer zıplayarak çıkmıştı. Oyun oynar gibi yani. 

3.Kat demişti ama hangi kapı acaba. Sağlı sollu iki kapı vardı. Birinde beş, birinde altı yazıyordu. Hangi kapıyı çalsam dedi içinden. 

Sonra kapıdaki  ayakkabılara baktı, Medeni'in ayakkabısını tanıdı hemen.  Bağcıklı, sağ arka topuğu iyice incelmiş siyah deri kundura. Gelişigüzel çıkartılıp, öylece kalakalmış kapı eşiğinde. Yürürken Medeninin hafif yan basışı geldi gözünün önüne 

Yanaşıp beş numaranın ziline bastı. İçerden bir kuş öttü. Bir daha bastı. Yine kuş. Hoşuna gitti. Yine basacaktı ki, Medeni'nin o güleç yüzü açılan kapıda belirdi. 

-Kolay bulmuşsun .Dedi gülümseyerek. 

 O da arkadaşı gibi ayakkabılarını gelişigüzel çıkarıp, içeri geçti. 

Girişin hemen solunda fazla göze çarpmayan kapısı aynalı bir vestiyer, kenarları ve önü açık bir ayakkabılık. Hemen yanında sonradan tuvalet olduğunu öğrendiği camsız , sade bir kapı. 

Oturma salonu hemen sağdaydı. Tatlı bir şampanya rengine boyanmıştı. Sade ve mavi renkli koltuk takımı göze çarpıyordu. Yerde bir halı, ve mermer bir sehpa.Güzel kokuların geldiği hemen yandaki kapı mutfak olmalı diye düşünürken, “hadi gelsene” dedi Medeni. 

Medeni'nin odasına doğru geçerlerken, Nispeten uzun boylu, kısa küt ve simsiyah saçlı,  belki de saç kesimi biçiminden olmalı yuvarlak, beyaz  yüzlü, sanırım dişlerinden birinde altın kaplama olan ablası çıktı diğer kapıdan. 

-Hoş geldin. Dedi o da kardeşi gibi gülümseyerek.  

Medeninin peşi sıra sağdaki antreden yürüdü. Üstü camlı, beyaz boyalı kapıyı açıp içeri girdiler. Sağdaki duvar dibinde gayet düzgün bir yatak. Hemen soldaki duvar dibinde bir çalışma masası, sandalye, ve yanında alt tarafı kapaklı, üstte tahminen üç raflı bir dolap. Raflarda kitaplar, ve en üst rafta ,arkasında bir uçak fotoğrafı olan, mavi üniformalı, yukarı bakan, hafif gülümseyen bir adam. 

-Babam. Dedi baktığımı fark edince. Pilottu. Uçağı düştü.Dedi. 
-Çıkarsana ceketini” dedi hemen ardından, bir şey demesine fırsat bırakmadan. 

-Bu senin odan mı ? 

-Evet benim. Ablamın ki ayrı.Diye devam etti. 
Pencerenin hemen dibinde dökme demirden , gri boyalı  kalorifer peteklerini daha önce sadece okulda görmüştü. Demek ki evleri  kaloriferli. Ne güzel.Sıcacık. 

-Pul koleksiyonumu gördün mü? 

Kitaplığın üst raflarından birinden bir defter çıkardı. Defterin kabı işlemeliydi. Dokunduğunda kadifemsi bir his uyandırıyordu parmak uçlarında. 

-Amcam yaptı bunları . Üniversite matbaasında . Çeşit çeşit mektup pulları bunlar. Her dilde var. Çeşitli renk ve desenlerde. Sayfaların arasında şeffaf bir sayfa daha koyulmuş. Hem pulları tutuyor, hem de görünmelerini sağlıyor. Diye duraklamadan devam  etti. 

-Bak bu da senin için. Dedi, alt raflardan çıkarıp uzattı. Aldı, kabına dokundu .kahverengimsi, ve kendinden desenli. 

-Çok güzel bir kabı var. Dedi hayranlıkla bakarken deftere. Yapraklarını çevirdiÇok hoş.Buna yazı yazmaya kıyamaz insan. Dedi. 

-Olur mu öyle şey. Dedi Medeni.Yazı yazmak için yapılıyor bunlar. Dedi gülümseyerek Medeni. 

-Hadi mutfağa çocuklar, annem çağırıyor :iye seslendi ablası , kapıyı açmadan. 

Saçları kundak başı denilen şekilde yeşil bir eşarpla bağlı, önden sarı kahkülü hafifçe dışarı sarkmış, zayıf sayılabilecek, ayağında halı terliği, beyaz bir kazak, siyah bir etekle Medeni’nin annesi.Ellerini kuruladığı havluyu kapı yanındaki askılığa asarak,  
-Hoş geldin çocuğum .Dedi.  Medeni ve Ablası gibi gülümseyerek. Bunlarda gülümsemek ırsi herhalde diye geçirdi içinden. Gülümseme bu kadar mı yakışır insana. 

Başını avuçları arasına alıp,  yanağına küçücük  bir öpücük kondurdu. 

O an gözlerinin maviliğine bu yeşil eşarbın gitmediğini düşündü çocuk . 
  

(Yıllar geçti, ne zaman İlkay AKKAYA’dan, “ılgıt ılgıt esen seher yelleri”ni dinlese çocuk, Dünya'nın bütün güzellikleriyle baş başaymış gibi hisseder kendini. Böyle tatlı bir sesin varlığı için tanrıya şükreder, ve hep “hoş geldin çocuğum” da bulur kendini. 

​ 

 Ertesi hafta sonu, öğleden sonra elinde küçük bir paketle Meden’lerin binasının bulunduğu sokağa saptı. Eliyle koymuş gibi buldu binayı.  

Yine otomata basarak , 1. kat, otomat, 2. kat, otomat, ve bu sefer çabuk açmasalar da kapıyı, şu kuşu iyice bir öttürsem haylazlığı. 

İlk kuş sesinde kapıyı açtı  o güzel yüzüyle, yüzüne yakışan kapkara saçları ve yine kapkara gözleri, ve  insanı büyüleyen gülümsemesiyle  ablası Medeni'nin. 

-Hoş geldin. dedi tüm içtenliğiyle. 

Ayakkabılarını gelişigüzel çıkarırken,  Medeni'nin evde olup olmadığını sormadan , ve daha içeriye buyur edilmeden daldı içeri. 

-Kim geldi kızım. Dedi annesi mutfaktan. 

Sese doğru yürüdü. Tezgahta yemekle uğraşıyordu mavi gözlü, yeşil eşarplı anne. 

-Hoş geldin çocuğum. Dedi yine bütün güzelliğiyle. 

Saman kağıdına sarılı paketi hızlı hareketlerle açarak, içindekini çıkarıp  eline bıraktı kadının. 

-Mavi gözlerinize bu daha çok yakışır “ dedi. 

Koridordaki aynanın yanına geçerek,başındaki eşarbı çıkarıp yenisini taktı annesi Medeni'nin.Döndü, hafif gülümseyerek. 

-Evet  çocuğum. Bu daha çok yakıştı. 

Yüzündeki kocaman gülümsemeyle ayakkabılarını giyip, merdivenlerden uçarcasına aşağıya indi.Sokak gülümsüyordu, ağaçlar gülümsüyordu, binalar gülümsüyordu, arabalar gülümsüyordu.  

Döndü ,yukarı 3. katın penceresine baktı. 

Pencerenin içindekilerle beraber , pencere de gülümsüyordu. 

bottom of page