GEÇMİŞ ZAMAN ŞİİRLERİ
Bütün İbrahimlere...
coştukça coşuyor nalları ,
yıllanmış şarabın kırmızılığında...
1-
……………………………………………..
……………………………………..
………………………………………..
……………………………………………
……………………………………
………………………………
yassah hemşerim!............
………………..
ÖZLEM
kalem kaşınır parmaklarım her akşam
şiir doğurur gece yarısı gözlerim.
başlamadan daha diğerine
elimdeki son satırı
ölesiye özlerim,
1988
MEHMEDİN GÜNLÜĞÜ
tilkinin dolaşıp döndüğü yer
kürkçü dükkanı
-işçinin ekmek-
eve biraz yorgunluk
şuradan üç kilo sinir
iki metre de surat
ekmekte bekleyen var
bir kadın
iki çocuk,
1988
GÜLÜM HANİFİ
çıkıp geldi diye içerden
döndü diye sevindiler ah!
ve eş-dost
hısım- akraba
“hoş geldin”e geldiler
kalamadı on gün-iki hafta bizim Hanifi
doyamadı Güneş’e
demli çaya
temiz gömleğe
bırakıp gitti
gülüm Hanifi,
1983
ŞİMDİ
Birer yorgun şahindik avlarını yitirmiş
Unutulmuşluğun kollarındayız şimdi
Giyindik, kuşandık yalnızlığımızı
Anılarda sevişmekteyiz şimdi
Dostlarımız vardı bizim iki cihanlık
Biri yarimiz biri, sevdamız
Ve uğruna ateşlere koştuğumuz
Oturup kendi kanımızı içmekteyiz şimdi
GÖNÜL ALMA
seni ben güzel annem
içerdeki günler kadar yazdım yüreğime
unutur muyum ki seni ben…
ama,,
temiz gömleğimi
sıcak demli bir çayı
buğusunu ekmeğin
daha çok özledim
-desem-
darılma emi!
1989
UMUT
düşünmek ve düşlemek se umut
-güzel günlere dair-
düşünü dinç tut
ve sarıl ölmemesiye
- merhaba umut -
1975
UNUTULMAMAYA
kardeşim benim
düşlerimde açan umut çiçeğim
yitip giden zaman içinde
eskiyen yaprakları gibi takvimin
solmayayım gönlünde
-unutma beni-
1986
YARINLARA
el salladı bana yarınlarım oturup düşlerime hınzırca soyunup şiirimsi
halay çekti saçlarında çocukların
papatyaya boğdu bütün baharları
horon tepti gelinlik kızlarla acemi sevdalarım
ve kına yaktı sayısız ellerine utanmadan
zil takıp oynasın özlemlerim...
1995
İSKENDER
önce ben gördüm İskender'i , İskenderiye kapılarında
sonra siz gördünüz İskender'i ,
iskender kebap salonunda kayık tabakta
önce ben
kılıç kalem ,kağıt kalkan yaptım saldırımı
sonra siz salla kaşık batır çatal
yapamadı savunmasını İskender
onu tek bir sözle aldım esir
-elif üstün esire-
götürttüm o yere ki
adı “iskenderi un ettiler” ba’bında
İskenderun’a
-şimdi demir çelik oluyor posası-
önce ben sevdim Kleopatra’yı
-o güzellik budalasını-
sonra firavun da kimmiş ki Napolyon
o zamanlar
daha Homeros'un babasının bel suyu
büyük babasının da babasının belinde
Plüton yedisinde
Roma
daha paşa dedemin yan cebindeydi
- siz neredeydiniz ?-
önce ben öldürdüm Führer'ciğimi
-Hayl Hitler-
sonra parmağı
o zamanlar daha Almanya alamaniyyya değil
Görmeny
-idi-
ve daha Hitler'cik
kocaman kocaman bir çocuktu pasaklı
ve tek yumurtalıklı
bir erkekti(!)
hem daha yeni tanımıştı Eva’yı
bıyıkları da fırça değildi daha
ben oturtup karşıma Kurt'u ,Çakal'ı da
parmağı çekti tetiği
-siyanür beyler neredeydiler-
1979
BİZE KALAN
“kısalır günler insanlar büyüdükçe”
der şair
bize kalan sa
biriktirip biriktirip
uzatabilmek kısalan günleri
ve çocuklaşmak büyüdükçe…
2000
KARA TİREN
“ey tiren kara tiren
o’dur yari götüren”
vagon vagon askeri
kara kara kömürü
çelik çelik Kore'ye
sürü sürü fındığa
sarı sarı kızları
siren siren mehmetçik
şeker şeker pancarı
kıyım kıyım patates
kalas kalas ormanlar
tünellerce memleket
sabah akşam fabrika
saçlarını başlarını kapkara tarayarak ta
taaa arşa kadar , umarsızca
durup dinlenmeden,
ve bir o kadar da yorulmadan
ve tarlada çalışan tütüncüye,
pamukçuya
buğdaycıya
pancarcıya
ve evliye ve evsize nispet ederekten
ve onlar da sana gıpta gıpta bakaraktan
hain hain
kasıt kasıt
duman duman dolanıp durma
kaç kurtul bu siyahtan , ey tiren kara tiren
1985
BAHAR GELMİŞ
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin
Yer demir ,gök bakır
Yerde tank ,gökte uçak ,boğazda bıçak
-gibi gemiler-
Görüşmecin yeşil soğan bulamamış
Kapıda adın yazılmıyor deftere
koparacak yıldız da yok saçlarında
-Saçların da-..
Sigaran karanfil kokmuyor artık memedim.
2006
ATEŞ BÖCEKLERİ
Çetin beyin şu küçük kızı var ya
hani şu geçen yaz balkondan düşüp te bacağını kıran
Geçen gün de kalbini kırmış birisinin
-morcivert -
Çetin beyin şu küçük kızı var ya
hani şu geçen gün kalbini kıran bir gencin
- morcivert-
Çalmışlar durup dururken kalbini
akşamüstü- akşamüstü kızcağızın
-hay aksi-
deme sen ateşböceği
Biraz daha dursun bende o haylaz.
2006
HUZUR
kaçtı da yine uykum anne
kaldı mı sende biraz huzur
sandığın diplerinde bir yerlerde
2006
AYANA
“ben babamın hep yarı yolda kalan kızıyım”
dedi Ayana…
ceketine tutunup yürürken beraber hayat yokuşunda,
bir kere bile of demezken ilk sevdan, koca adam
pes edip kalırsan eğer öylece Ayana
Ölür işte o zaman
İlk sevdan, koca adam…
DÜ SWAR
Şevki jı şevén tari
Şevki jı şevén qeşa
Tü nıkaribu kü çok bıdi ardé
Erda teréki ü erda bırçi
Dü sıwarén spehi
Kü hespéwan erd dılerızinın
Dü kozıké dılémın da vezeliyanın
Herdu swarın spehi ü xemgin
HANIM TÜRKÜ
Demircinin ıslığında gezerken hanım türkü
Topal tanrıyı gördü ve tutuldu yanarak
Ocaktaki ateşin dumanı yöresinden
Dönüyor ve tütüyor
Tütüyor ve dönüyor
-Yalnızlığını ötüyor -
PEMBE
En umulmadık zamanda düşerdin aklıma
Ben saat beş şiirleriyle sevişiyorken
Sen demlenirdin uykularda
Taze aşk saatlerinde
Oysa benim adım çıktı çapkına
Ben Bethoven dinlerken ,sen şiki şiki baba
Sonra saat altı kırkbeş trenleriyle başlardı serüvenimiz
Ben serçelenirken saçaklarda
Sen pembe giyerdin dört mevsim on iki ay.
- Utanırdı pembeler-
ÜÇÜ BİRYERDE
Yoğurup ta yorgun sesiyle annem sabahları
Ve kuru ekmekten kale yapıp savaşırdı
En güzellerini doğurup bebeklerin
Sönmüş umutları yarınlara taşırdı
Sonra derken babamdı omuzlayan dağları
Botanları aşıp ta tütün neyin taşırdı
En güzellerini büyütüp delikanlıların
Düşman yüreğine ,kor korkular taşırdı
Ben yoktum görmedim ben, bir de ablam yaşardı
Gül eliyle yaralara merhem olup taşırdı
En tatlısını yaşların, ve en acı acıları
Sabah akşam dinlemez, kahramanlık taşırdı
EFLATUN
Benim olmayan gemilerim vardı benim olmayan denizlerde
Tuz içindeydi geçmiş zaman yelkenlilerim
Yorgundum
Yaralıydım
Üstüm başım sen içinde
Kapındaydım işte bütün aşk sarhoşluğumla
Kan revan içindeydi pişmanlıklarım
Saçlarında asılı kaldım mişli geçmiş zaman fiilinde
Tutunamadım kirpiklerine ,delirdi gözbebeklerim
De benim nankör sevdam
Kızarmıyor mu yüzün
Ben acılar içinde
Sen eflatun gezersin
Dilleri ne olursa olsun
birbirlerine sırılsıklam aşık lan bu şarkılar,
Yoksa yedi notayla bunca çeşitlilik,
olur muydu hiç
türkü kardeş.
Sen bana papatya ol, ben sana çınar
Sen falıma bakarken,
-seviyorum,
seviyorum,
seviyorum.
Sen dilimde çilek ol, ben sana nar,
Döküleyim bin parçaya,
-eriyorum,
eriyorum,
eriyorum..