
TREN RAYLARI
Çatı arasından gelen sesi bulmak için, tahta basamakları ,ayak parmaklarının ucuyla tek tek kontrol ederek , çürümeye yüz tutmuş tarabzanlardan da destek alarak çıkmaya çalışıyordu.
Bastığı her tahta parçası, çıkardığı gıcırtıyla, her an kırılacakmış duygusunu veriyordu..
Yedinci basamağı da böylece çıktı. Tam sekizinci basamağa basmıştı ki, önce bir çatlama, ve beraberinde bacağındaki korkunç acıyla aşağıya doğru hızla düşüverdi.
Bağırarak uyandı.
Bir süre yatağında öylece kala kaldı. Ter içerisinde sırılsıklamdı. Evde başkası olsaydı mutlaka sesine gelmiş olacaktı. Başını iki eli arasına alarak bir süre öylece bekledi. Sonra elleriyle saçlarını geriye doğru bir iki kez götürdü. Gözleri karanlığa iyice alışınca. Oh be! Rüyaymış” dedi derin bir nefes alarak. Tam o sırada “Olamaz! bu da ne ? “diyerek öfkeyle elini apış arasına götürdü. Bu ter olamazdı.
Kalktı, çarşafı değiştirmeye çalıştı ama, yatağın altına kadar işlemişti ıslaklık. Yatağı ters çevirmek için kaldırmaya yeltendi. Namussuz sünger yatak sırılsıklamdı. Ellerini beline koyarak bir süre sinirli sinirli soluyarak öylece ıslanmış yatağa ,nevresime, çarşafa bakakaldı.
Hemen öylece bırakıp banyoya yöneldi, üstündekileri de çıkarmadan öylece girdi duşun altına. Soğuk akan duşun altında öylece kaldı bir süre.
Okul bahçesine girdiğinde öğretmen zili çalmıştı. Öğretmenler, öğretmenler odasındaki dedikodularını ,ve sabah çaylarını kupalarında yarım bırakarak, sınıflara yönelmişlerdi. İki ay olmuştu bu okula atanmasının.4.Sınıfları okutacaktı.
Müdür yardımcısıyla giriş kapısında göz göze geldiler.
-Günaydın Hocam .Dedi müdür yardımcısı.
Bakışlarını kaçırarak başıyla selam verdi sadece.
Sınıfın kapısındaydı ki bitişik sınıfın öğretmeni, ve aynı zamanda da zümresi olan Zerrin Hanım
-Günaydın Ali bey. Dedi.
La havle çekti içinden .Sabah sabah bir sen eksiktin. Yine şikâyet var anlaşılan diye söylendi içinden.
-Günaydın hoca hanım .Dedi kayıtsız bir sesle.
-Murat .Dedi Zerrin Hanım.
-Ne olmuş Murat’a ?
-Dün çıkışta kıstırmış benim Orhan'ı. Hem harçlığını da almış zorla . Dedi azarlar gibi bir ses tonuyla.
-Tamam! Dedi Ali bey . Elini kapı koluna atmıştı ki;
-Bu kaçıncı ama Ali Bey. Olmaz ki böyle. Orhan’ın ailesi duysa ne derim ben şimdi. diye ekledi Zerrin Hanım.
-Tamam dedim ya hoca hanım. Dedi sert bir ses tonuyla Ali Bey .
Hoca hanımın bir şey demesine fırsat bırakmadan kapıyı açıp sınıfa girdi. Ardından sert bir hareketle kapıyı kapattı. Kapanan kapı sesi üst koridorlardan duyulmuştu.
Temizlik görevlileriyle üst katta sorun yaşanan WC’leri konrol etmekte olan okul müdürü Necip Bey, gelen sesle beraber konuşmasını keserek başını hafifçe çevirdi. Bir kaç saniye öylece bekledi. Sonra
-Kapımaydı bu ? diye sordu orta yere.
-Evet Müdür Bey.Dedi hizmetli Hilmi Efendi.
Ali bey sınıfın ortasına kadar yürüdü. Ellerini beline koyarak öylece durdu.
Ayakta, gevezelik eden birkaç çocuk bir birlerine de çarparak, hafif koşuşturarak yerlerine oturdu. Sınıfta kocaman bir sessizlik vardı. Ali öğretmen, sinirli bir şekilde sınıfı süzdü. Sonra bakışlarını Murat’ın üzerinde yoğunlaştırdı.
Bütün çocuklar önce öğretmenlerine, sonra dönüp Murat’a baktılar.
Murat önce öğretmenine, sonra yanındaki arkadaşına, sonra dönüp arkadakilere, sonra sınıftaki diğer arkadaşlarına şaşkınlıkla baktı. Tüm bakışları üzerinde hissedince, tekrar dönüp öğretmenine baktı. Yutkundu önce Murat. Sonra vücudunun ürperdiğini hissetti. Kollarından, yüreğine doğru bir sıcaklık yükseliyordu. Yüreğinin hızla çarptığını hissetti.
Annesiyle babasının tartıştıkları gecelerden birinin sabahıydı. Anneannesine gitmişlerdi daha tatil olmadan geçen sene.İstasyona babası olmadan gitmişlerdi.
-Babam neden gelmiyor anne? Diye sormuştu.
-Okulu var. Tatilde gelecek.Demişti annesi.
-Benim de daha okulum var ya anne. Ben niye geliyorum ki? Diye sormuştu.
Cevap vermemişti annesi. Sanki ağlıyordu yüzünü saklayarak.
Tren çok ağır hareketlerle kalkarken istasyondan:
-Ohooo! kaç günde gideriz kim bilir. Demişti muzipçe.
Ve tren hareket ettikçe, çelik tekerleklerin, çelik raylara dokunuşundan çıkan o tatlı ve ritmik seslerden ne kadar da keyif almıştı. Önce ağır ağır, sonra gittikçe hız kazanıp, daha sonra hızla çarpan yüreği gibi. Yüreğinin sesini duyabiliyordu şimdi, ama o trendeki ses eğlenceli ve tatlıydı. Biraz korkutucuydu bu ses. Nefesi kesilir gibi oldu.
-Murat. Dedi Ali öğretmen sakin bir sesle.
-Efendim öğretmenim.
-Buraya gel.
-Ben mi öğretmenim?
-Evet sen. Dedi yumuşak bir sesle.
Murat önce arkadaşlarına baktı, sonra öğretmenine. Öğretmeni hafifçe başını salladı. Murat öğretmeninin yanına geldiğinde, ne olduğunu anlayamadı, gözleri karardı önce.
Başı hafifçe dönüyor muydu ne. Sonra midesi bulandı sanki. Uğulduyordu kulakları. Camı açık vagondaki gibi bir uğultuydu sanki. Kocaman olmuştu öğretmeni. Sınıfa sığmıyordu sanki. Sınıfın tavanını delip çıkmıştı öğretmeni. Kendisi de peşi sıra.
- Baba. Dedi fısıldar gibi.Duymadı babası. Arkadaşları duymadı. Kendi de duymadı zaten kendi sesini. Çocukların bağrışmalarını, ağlamalarını herkes duydu ama bir tek Murat duymadı.
Müdür yardımcısı Abdullah Bey, Murat’ı kucağına almış, dış kapıda bekleyen arabaya doğru koşuyordu. O sırada teneffüs zili çalmış, öğrenciler, öğretmenler koridorlara doluşmuştu. Kimse tam olarak ne olduğunu bilemiyordu. Her kes ortalıkta dolanıp duruyordu.
-Nasıl böyle bir şey yaparsın ha? Nasıl.Diye kükrüyordu Necip müdür.
Ali öğretmen, hiçbir tepki göstermeden öylece duruyordu oturduğu koltukta.
Müdür masasının önündeki koltukta, gözleri karşı duvardaki tabloya kilitlenmiş, öylece oturuyordu. Arkası dönük bir adam, uzaklaşmakta olan trene el sallıyordu karşı duvardaki tabloda.
Vagon penceresinden görünmüyordu ama, muhtemelen bir kadın olmalıydı vagonda. Kadının yanında, yine görünmüyordu ama, muhtemelen bir çocuk olmalıydı.
Emin değildi ama, muhtemelen çocuğa el sallıyordu , arkası dönük adam.
Tabloyu, uzaklaşmakta olan treni, istasyondaki adamı, vagondaki kadını, görünmeyen çocuğu, koltuğuna yapışmış söylenip duran Müdür'ü orada bırakıp, yavaşça kalkarak pencereye doğru yürüdü.
Necip Müdürün şaşkın bakışları arasında, açtığı pencereye tırmandı.Camdan aşağıya doğru baktı. Necip Müdürün hamlesine fırsat bırakmadan, öğrencilerin şaşkın bakışları arasında kendisini boşluğa bıraktı.
Önde oğul, arkasında babası, tabutlar cenaze arabasına konulmak üzere hastane morgundan çıkarıldı. Soruşturmayı yürüten savcı, Murat'ın, Ali öğretmenin oğlu olduğunu, ayrı yaşayan annesiyle beraber kaldığını, Murat'ın özellikle babasının sınıfında olmak istediğini söyleyince, çok şaşırmıştı herkes. Okul Müdüründen başka da kimse bilmiyordu zaten Murat'ın Ali öğretmenin oğlu olduğunu..
Ve aslında acı olan, söz konusu olan Murat’ın o Murat değil de, aynı sınıfta olan diğer Murat olduğunu, Ali öğretmenin kızgınlıkla kendi oğlu Murat’ın sorumlu olduğunu düşünerek, bütün bunların yaşanmasına sebep olduğuydu.